Aşağı Bakmıyoruz! Boğaziçi’nden Adana’ya Direnişi Büyütüyoruz!

Adana’da “Aşağı Bakmıyoruz! Boğaziçi’nden Adana’ya Direnişi Büyütüyoruz!” Duygu cafe önünde toplanan Üniversite öğrencileri, Adana Emek ve Demokrasi Platformu basın açıklaması gerçekleştirildi.
Adana Emek ve Demokrasi Platformu adına basın açıklamasını Eğitim Sen Adana Şube sekreteri Süleyman KAVUNCUOĞLU gerçekleştirdi.
KAVUNCUOĞLU; Kumpasçıların, Haksızlıkların, Tehditlerin ve Nefret Söylemlerinin Karşısında Diz Çökmeyen Gençlerimizin Yanındayız!
Ancak, ortada bir suç vardır!
Eğitim Sen olarak, demokratik tepkileri ve talepleri nedeniyle tutuklanan, gözaltına alınan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden dayanışma mesajı vermek isterken gözaltına alınan tüm gençlerin hızla serbest bırakılmasını istiyoruz.
Emekten, demokrasiden ve barıştan yana herkesi gençlerimize, akademiye ve üniversitelere sahip çıkmaya davet ediyoruz. Üniversitelerin akademik, demokratik, özerklik sorunları ve baskılar karşısında mücadelenin provoke edilerek farklı alanlara çekilmesinin karşısındayız.
KESK Adana Şubeler Platformu adına
Süleyman KAVUNCUOĞLU
Eğitim Sen Adana Şube Sekreteri
Öğrencilerin okuduğu basın metni,
Aşağı Bakmıyoruz! Boğaziçi’nden Adana’ya Direnişi Büyütüyoruz!
Bundan 1 ay önce Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyuma karşı sıra arkadaşlarımızın direnişi devam ediyor.
Boğaziçi öğrencilerinin direnişini 1 aydır yakından takip ediyoruz. Bugün buraya bu sürecin ayrıntılarını anlatmaktan çok 1 aydır üniversitelilerin baş eğmeyen, vazgeçmeyen, zapt edilemeyen, teslim alınamayan sıra arkadaşlarımızın direnişine ve dayanışmasına ses vermek için geldik.
Bizler, bu dayanışmayı büyüten, bu direnişi paylaşan ve bu mücadeleyi sürdüren Adana’daki Üniversite Öğrencileri ve demokrasi güçleri olarak bugün buradayız.
Dün İstanbul’da, Boğaziçi Üniversitesi’nin çevresi polis tarafından abluka altına alındı. Üniversite kapısına kelepçe vuranlar, üniversitenin yüzlerce metre çevresinden öğrencileri ve öğrenci mücadelesini engellemek için tüm zor , baskı ve şiddet araçlarını kullandılar.
29 ocak tarihinde Boğaziçi Üniversitesi direnişinin bir parçası ve eylem biçimi olarak kurgulanmış sergideki bir eser bahane edilerek Üniversite kulüplerine usulsüz baskınlar düzenlenmiştir. Öncelikle belirtmek isteriz ki bu baskın ve aramaların hiçbir hukuksal zemini yoktur.
Bu baskınlarda el konulan lgbti+ bayrakları ve pankartlar suç unsuru kabul edilmiş, bunların sonucunda 30 ocak tarihinde Boğaziçi üniversitesi öğrencisi 4 arkadaşımız baskı ve şiddet ile göz altına alınmıştır.
Bu sırada İçişleri bakanı Süleyman soylu, twitter üzerinden yaptığı paylaşımda göz altına alınan arkadaşlarımız ve lgbti+ lara yönelik ‘’sapkın’’ ifadesini kullanarak lgbti+ ları açık hedef göstermiş ve nefret söylemleri ile topumu açıkça ayrıştırma ve lgbti+ bireyleri hedef tahtasına koymuştur.
Ardından Bahçeli’nin twitter üzerinden yaptığı paylaşımda lgbti+ bayrağına “paçavra” demesi ve yine türlü nefret söylemleri ile hedef göstermesi yapilan toplu linçin bir diğer ayağını oluşturmuştur. Bu lince karşı İzmir de onur yürüyüşü ile bir araya gelen öğrenci arkadaşlarımıza henüz yeni toplanmışken polis şiddet ve gözaltılar ile müdahale ederek , meşru zeminde söz söyleme hakkını doğrudan engellemiştir.
Tüm bu nefret söylemleri ile birlikte bugün Boğaziçi lgbti+ aday çalışmaları kulübünün kapatılması da bu nefret politikalarının doğrudan sonucudur. Nefretiniz hiçbir dönemde bizi durdurmaya , bitirmeye yetmedi. Ekilir Ekin Geliriz, Ezilir Un Geliriz, Bir Gider Bin Geliriz!
Boğaziçi’ne, üniversitelilere boyun eğdirmek için tüm yolları denediler. Akşam saatlerinde polis, Boğaziçi kampüsüne girerek, sıra arkadaşlarımıza saldırdı.
Dün İstanbul ve İzmir de birçok arkadaşımız gözaltına alındı. İstanbul ve İzmir sokakları, büyük bir korkuya tanık oldu. Kayyumlarla, KHK’larla, tek elden, tepeden çıkan gece yarısı atamalarla üniversiteyi, gençliği, bütün bir toplumu kontrol altına almak isteyenlerin korkusuna.
Bu korku, Boğaziçi’ne kelepçe vurdurdu. Bu korku, neredeyse bütün kenti 1 öğrenciye 5 polis düşecek şekilde abluka altına aldırdı. Biz bu korkunun nedenini iyi biliyoruz. Arkadaşlarımıza “aşağı bak” dedirten bu korkuyu tanıyoruz fakat siz de bizi iyi tanırsınız özgür , akademik demokratik üniversite mücadelemiz dünden bu yana sürüyor ve sürecek. Üniversiteleri teslim alamayacaksınız.
Bu korku dayanışmadandır. Bütün bu saldırılar, iktidarın dayanışmadan duyduğu korkunun en açık göstergesidir. Dayanışma büyüdükçe, iktidarın korkusu da büyüyor.
Üniversite Öğrencileri olarak bu mücadeleye Adana’dan omuz veriyor, dayanışmayı büyütüyoruz. Biliyoruz ki o kelepçe, sadece Boğaziçi öğrencilerine vurulmadı. O kelepçe bu coğrafyada yaşayan herkesin, öğrencilerin, işçilerin, emekçilerin, kadınların, LGBTİ+’ların, ezilen halkların, hepimizin yaşamlarına vurulmuştur. Ve o kelepçeyi söküp atmak, hepimizin boynunun borcu olarak, mücadeleyi, dayanışmayı büyütmekle mümkündür.
Bugün üniversitelerde yükselen “Kayyum Rektör İstemiyoruz” sesi, yıllardır baskıyla, korkuyla, zorbalıkla sindirilmeye çalışılanların “Artık Yeter” sesidir. Bizler, artık yeter diyoruz. Kayyum Rektör İstemiyoruz.
Onlar olanca güçleriyle ama olanca haksızlıklarıyla üniversiteye saldırıyorlar. Adana sokaklarından bir kez daha sesleniyoruz, sizin gücünüz onlarca arkadaşımızın evini gece yarısı basmaya, 2 arkadaşımızı tutuklamaya, yüzlerce arkadaşımızı gözaltına almaya yetebilir. Ama milyonlarca üniversite öğrencisinin başını eğmeye, mücadelesini engellemeye, aşağı baktırmaya yetmez.
Haksızlığa, adaletsizliğe, kayyumlara karşı başımız hep dik. Tarih boyunca hiçbir iktidar, üniversiteyi zorbalıkla teslim alamamış ve alamayacaktır. Ne yaparsanız yapın, direnenler kazanacak. Ne olursa olsun, aşağı bakmayacağız!